Sytske Sötemann

Turkse poëzie in Nederlandse vertaling

Hollandaca'da Türkçe şiir




Lale MÜLDÜR (1956)


SU MÜZİĞİ

. . . camların içinde uyuyoruz . . . kelebekler/akrepler
yağıyor … yanımda o . . . yanımda artık hep o . . . klorofil . . . 
hiçbir şey yok sayılır oysa . . . hiçbir şey yok artık 
Orissa’da çalan bir lirden başka ... bir su gibi 
yürüyor unutuş . . . kedi tırmıklarıyla uyanıyorum... 
bir sis kedisi o . . . kristal çığlıklarıyla...........................
cama yapışmış bir kelebek ölüsü ... onun yüreği bu 
ya da benim . . . okyanusların kenetlendiği yerde bir
flamingo bağırıyor ... uyanır gibi oluyor . . . yok bir şey 
diyorum yok bir şey . . . orkideler/menekşeler/leoparlar 
yağıyor …. camların camların içinde uyuyoruz.........

© Lale MÜLDÜR, 1988
Uzak Fırtına   İstanbul


WATERMUZIEK

. . . wij slapen in glazen . . . vlinders/schorpioenen
regenen . . . hij naast mij . . . hij voortaan altijd naast mij . . .  chlorofyl . . .
bijna alsof er niets bestaat . . . niets bestaat er meer
behalve een welluidende lier in Orissa . . . vergetelheid stroomt 
als water . . . ik word wakker van het gekrab van een kat . . .
het is een mistkat . . . met zijn kristallen kreten.......................
het lijk van een vlinder plakt tegen het raam. . . dit is zijn hart
of het mijne . . . daar waar de oceanen worden verankerd 
schreeuwt een flamingo . . . hij lijkt wakker te worden . . . het is niets
zeg ik het is niets . . . orchideeën/viooltjes/luipaarden
regenen . . . wij slapen in glazen, binnen in glazen ........

© Sytske Sötemann, 2009  

TURKISH RED

türk kırmızısı düşüncesini yapan 
şairler abdallar ve gezgin âşıklar 
eski devir görgüsünce hazırlanmış 
bir içki sofrasına oturduğunda
		turkish red
çocuk sultanlar selçuklu çinilerindeki 
kırmızılara bakarak ağladığında 
		turkish red
istridyenin yenme yöntemi & servisi 
salona giriş & peçetelerin kullanılışı 
sofra hizmetlilerinin giyinişi & davranışı 
restorana giriş & restoranda oturuş 
atnalı ziyafet masaları ve Fırat geceleri 
gibi şeyleri düşündüğümde
		turkish red
kulaklarında ay-yıldızlı küpeleriyle 
oturan bir azeri kızı düşününce
the köprünün ışıkları ve onun suda 
titreşen akisleri arasında
bağlantı kuruyorum
suyu hep bir kolye
köprüyü ay-yıldızlı bir beden olarak düşünüyorum 
	(*  
	-------- = türk
	köprü
bir köprü gibi
	kendimden ayrılıp
bir türk gibi, kırmızı, ağlıyorum, turkish red

© Lale MÜLDÜR, 1991
Seriler Kitabı   İstanbul


TURKISH RED

zij die het begrip turks rood bedachten zijn 
de dichters derwisjen en zwervende troubadours
toen zij aan de borreltafel zaten
die was gedekt in de stijl van vroeger
			turkish red
toen de kindersultans huilden terwijl zij 
naar al het rood keken op de seltsjoekentegels 
			turkish red
de manier van eten & opdienen van oesters
van de eetkamer betreden & een servet gebruiken
van het kleden van de obers & hun manieren
van een restaurant binnengaan & in een restaurant zitten
de dinertafels in hoefijzervorm en de nachten aan de Eufraat
toen ik aan al deze dingen dacht
			turkish red
als ik denk aan een azeri meisje
met maan en sterringen in haar oren  
verbind ik
de lichtjes van de brug en de trillende
weerspiegelingen van haar in het water
ik denk aan het water altijd als een collier
aan de brug als een lichaam van maan en ster
	(*
	------- = turk
	brug
als een brug
	scheid ik mij van mijzelf
als een turk, rood, huil ik, turkish red

© Sytske Sötemann, 2009